Türkiye’de, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından “birlik, beraberlik ve barış” umutları yeşermeye başlamıştı. Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, özel sektör, medya, kısacası toplumun farklı kesimleri “hep birlikte” darbe girişimine karşı durmuş, ülkeye sahip çıkmıştı. 15 Temmuz’un ardından en çok zikredilen kelime ise “demokrasi”ydi.
Ancak OHAL’in ilan edilmesinin ardından yaşananlar, demokrasiye her gün yeni bir darbe vururken, “birlik ve beraberliğin” yerini, belirsizlik, umutsuzluk ve kaos alıyor.
Düşünce ve ifade özgürlüğüne her gün yeni bir darbe vuruluyor. Akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, aydınlar, belediye başkanları ardından 6 milyon seçmenin oyunu alarak TBMM’ye giren HDP’li milletvekilleri de gözaltına alınmaya ve tutuklanmaya başlandı. Bu gözaltılar sırasında milletvekillerine uygulanan şiddet, hukuka, insan haklarına, insan onuruna aykırıdır ve kabul edilemez. Gözaltına alınan insanlar hakkında kesin yargılarla konuşularak suçlama yapılamaz, hukuki süreç bitmiş gibi davranılamaz.
FETÖ soruşturması giderek, Türkiye’de muhalif seslerin tümünü susturmaya yönelik bir kıyıma evriliyor. Darbe Girişimi’nin sorumlularına uygulanması mümkün olmayan idam cezası gündeme taşınarak Türkiye’nin yüzü Batı’dan Doğu’ya çevrilmeye çalışılıyor. Tüm bu gelişmelerden büyük endişe ve tedirginlik duyuyoruz.
Kadınlar olarak, umudu yaşatmak, demokrasi, barış, huzur ve refah istiyoruz. Belirsizlikler içinde, içine kapanan ve bir yandan kendi içinde bir yandan da dünyayla kavga eden bir ülke istemiyoruz.
Demokrasi, adalet ve barış kadınlarla gelecek. Birlik ve barış için dayanışma zamanıdır. Kadınları dayanışmaya çağırıyor ve tek bir sesle barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz, adalet istiyoruz diyoruz.
Tüm siyasi partileri ve Cumhurbaşkanını, bu gidişe “dur” demeye, hukuk devletini “herkes için eşit şekilde” tesis etmeye, “demokrasiye sahip çıkmaya” davet ediyoruz.
Saygılarımızla,
Kadın Adayları Destekleme Derneği
