KA.DER 25. Yılında Koltukların Yarısını İstiyor

Kadınların her alanda eşit olarak temsil edilmelerini savunan KA.DER, 25. Yılını kutlarken “koltukların yarısını istiyoruz” hedefini koydu. 4 Mart 2022’de Swissotel’de gazeteci, yazar ve sanatçılarla buluşan dernek yönetimi, gelecek projelerini de paylaştı.

4 Mart 1997 tarihinde kurulan KA.DER, siyasetten akademiye, istihdamdan medyaya kadın temsiline varana dek hayatın her alanında ve seçim ve atama ile gelinen tüm karar alma mekanizmalarında cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çıktığı yolculuğun 25. yılını kutladı.

TBMM’ye giren ilk 18 kadın milletvekilinin belgeseli geliyor

Şirin Tekeli Siyaset Okulu, UN Women projeleri dışında KA.DER, 1935 yılında TBMM’ye giren ilk 18 kadın milletvekilinin belgeselini hazırlıyor. Yaklaşık 40 dakika sürecek belgesel Türkiye tarihinde bir ilk olacak.

KA.DER, devam eden ve önümüzdeki dönemde de sürecek projelerini şöyle sıraladı:

  • UN WOMEN: Eşit Siyasi Katılım ve Karar Verme Mekanizmaları için Türkiye’de Kadınların Güçlendirilmesi
  • NORVEÇ II: Belediyelerde Eşitliği İzlemek
  • SIDA: Demokrasi İçin Kadınlar
  • SABANCI VAKFI: Yerel Yönetimlerde Kadınları Güçlendiriyoruz
  • TACSO-3: Batı Balkan Ülkeleri (Kosova, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Türkiye) ile Siyasette Eşit Temsil Çalıştayı,
  • ŞİRİN TEKELİ SİYASET OKULU
  • 8 MART TÜRKİYE KARNESİ
  • GÖRSEL İLETİŞİM KAMPANYALARI
  • 8 MART, 8 ÜLKE, 8 KADIN: Kadınların İktidar Mücadelesi Çevrimiçi Toplantısı-18 Mart 2022
  • BELGESEL: TBMM’ye Giren İlk 18 Kadın Milletvekili Belgeseli
  • YAYINLARIMIZ

KA.DER HAKKINDA

4 Mart 1997’de kurulan KA.DER, kadınların her alanda eşit olarak temsil edilmelerini savunan bir kadın örgütüdür. Toplumu ve bireyleri ilgilendiren kararların alındığı, seçim ve atama ile oluşan tüm karar alma mekanizmaları ile organlarında (siyasetten akademiye, istihdamdan medyada temsile hayatın her alanında) kadın erkek eşitliğini demokrasinin bir gereği olarak kabul eder.

Türkiye’de kadınlar, farklı sosyal alanlarda varlıklarını kanıtladıkları halde üst düzey yönetimlerde, özellikle de siyasette, eşit temsilden hala çok uzak bir konumdalar. Bu eşitsizliği gidermek, tüm yurttaşların kararlara katılımını sağlamak, kadın deneyimi ve çözüm üretme yeteneğini sosyal ve siyasal alanlara kazandırmak amacıyla Mart 1997’de kurulan KA.DER, seçimle ve atamayla gelinen tüm karar organlarındaki kadın temsil oranlarının yükselmesi, temel hedefi olan kadın-erkek eşitliğinin gerçekleşmesi ile katılımcı ve çoğulcu demokrasinin tesisi için çalışır.

KA.DER, siyasetin toplumsal yaşam üzerindeki tayin edici özelliğini göz önünde bulundurarak, öncelikle siyasette eşit temsilin sağlanmasını ana hedef olarak belirlemiştir. Siyasette sağlanacak eşit temsil, kadın-erkek eşitliğinin her alanda gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır.

KA.DER Ne Yapar?

  • Sosyal ve siyasal yaşamda erkek egemenliğine karşı kadın-erkek eşitliği bilincinin yükseltilmesi,
  • Kadınların politikaya katılımını engelleyen ekonomik, sosyal, kültürel ve yasal engellerin ortadan kaldırılması,
  • Kadınların karar alma organlarında eşit temsilini sağlamak için geçici özel önlem politikalarının yasalarda ve siyasi parti tüzüklerinde yer alması,
  • Kadınlara yönelik ayrımcı ifadelerin yasa ve düzenlemelerden çıkartılması,
  • Kadınların hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak yasaların yapılması,
  • Kadınların güçlenmesi, haklarını kullanabilir, savunabilir ve genişletebilir duruma gelmeleri,
  • Parti üyesi olan kadınların güçlendirilmesi, partilerinde görünür kılınmaları ve yerel ve genel seçimlerde aday olmaya teşvik edilmeleri,
  • Siyasi partilerde yer alan kadınlar arasında; kadın sorunları ve politikaları ile ilgili iş ve güç birliğinin geliştirilmesi amacıyla lobi, savunu, kampanya, örgütlenme, dayanışma ve eğitim çalışmaları yürütür.

KA.DER’in İlkeleri

  • Ayrımcılığın her türüne karşı olmak,
  • Tüm siyasi partilere eşit mesafede durmak,
  • Tüm siyasi partilerin kadın kolları ve kadın milletvekilleriyle amacı doğrultusunda ve eşit mesafede birlikte çalışmak,
  • Kadın bakış açısını tüm çalışmalarına yansıtmak ve yaygınlaştırmak,
  • Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin tüm politika ve programlara yerleştirilmesi için çalışmak.

KA.DER Hangi Kadın Adayları Destekler?

  • Kadın bakış açısına sahip olan,
  • Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti sonlandıracak kararlılığa sahip,
  • Laik Cumhuriyet, insan haklarına saygı, eksiksiz işleyen bir demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini benimseyen,
  • Sivil toplumun güçlendirilmesinden yana olan,
  • Her türlü fanatizme, yobazlığa, ırkçılığa, toplumsal kirliliğe, şiddete ve savaşa karşı çıkan ve çevreyi koruma bilincine sahip olan,
  • Dürüst, ilkeli ve birleştirici bir üslubu olan,
  • Siyasete kadınların ve halkın gerçek temsilcisi olmak amacıyla giren kadınları destekler.

GÜNCEL PROJELERİMİZ

4 MART 2022 KA.DER’ İN 25. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ VE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VESİLESİYLE BASIN AÇIKLAMAMIZ

Kadınların, kendilerine erkekler tarafından tayin edilmeye çalışılan kadere karşı çıkma mücadelesine ironik gönderme yapmak için KA.DER adını verdiğimiz derneğimizin 4 Mart 1997’den bu yana geçen çeyrek asırlık eşitlik mücadelesinde; ülkemizde ve dünyada çok büyük toplumsal dönüşümler yaşandı. Feminist hareketin bir asrı geçen mücadelesi, kadın-erkek eşitliğinin bir insan hakları ve demokrasi meselesi olduğunu küresel topluma kabul ettirdi. Feminist mücadeleyle özel alandan kamusal alana eşit yaşamın tesis edilmesine aracı olacak uluslararası insan hakları sözleşmeleri yaratıldı. Kadınların insan hakları tartışmasız bir şekilde hak kategorisi olarak kabul edildi.

Eşitliğin bugün insanlığın tartışılmaz değeri olarak kabulü, tekil itirazlardan, seslerin birleşip çoğalarak kolektif hareketlere dönüşümü ile gerçekleşti. Bir asır önce tekil olarak yükselen itirazlar, bugün tüm kürede bedenleri ve hayatları üzerindeki kararları kendileri almak için sokaklara çıkan, özel ve kamusal alanda var oluşlarının kendileri tarafından inşası için bazen maalesef canları pahasına direnen, dünyayı tüm insanlığın gözünden görüp çözüm üreten milyonlarca kadının itirazına dönüştü.

Fransız Devrimi’nde giyotine gönderilen Olympe de Gouges, eşit oy hakkı için yaptığı protesto sırasında İngiltere Kralı V. George’un atının ayakları altına kendini atması nedeniyle yaşamını yitiren süfrajet, Emily Davison, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kurulan siyasi partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nın kuruluşuna öncülük edenlerden Nezihe Muhiddin’in yükselen sesleri ve ödedikleri ağır bedeller dönüşümün çarpıcı örneklerindendir.

Bugün dünya gerek savaşa karşı çıkmak gerekse eşit işe eşit ücret ve kürtaj hakkı gibi hala tam olarak kazanılmayan hakların ve sağlanmayan eşitliğin tesisi için tüm baskılara rağmen bir adım bile geri atmadan, kararlılıkla örgütlenen küresel kadın grevlerini deneyimliyor. “Baki kubbede yükselen” meşru ve haklı ses başlangıçta tek de olsa ve bu öncü ses o anda insanlığın kalanının henüz idrak seviyesinde olmadığı bir talep de yükseltse, eninde sonunda insanlığın değerlerini inşa ederek tarihi yazan tarafta yerini alıyor.

Bu 8 Mart’ı ise maalesef bir başka savaş gündemiyle karşıladık. Kadınlar olarak hiçbir savaşa ve hayatlarımız hakkında bizlere danışılmadan alınan hiçbir karara rıza göstermiyoruz. Hiçbir savaşın meşru bir gerekçesi olacağını kabul etmiyoruz. Savaşlar yalnızca insanlığın değil, hayvan ve bitkiler ile birlikte tüm doğa ve kültürel varlıkların da tahribatı ile sonuçlanıyor. Devletlerin, halkların iradesini almadan, salt seçimle geldikleri karar alma mekanizmalarındaki yetkilerini barışçıl siyaset yapmak yerine yıkıcı bir şekilde kullanarak, yalnızca kendi halklarının değil, dünyadaki tüm halklar üzerinde doğrudan veya dolaylı etki yaratacak yıkım kararları vermesi insanlık suçu haline getirilmelidir. Güvenliğin gerçek anlamda tesisi savaş ve silahlanma ile değil, silahsızlanma ile mümkündür. Silahsızlanma sağlanmadığı sürece, her devlet güvenlik gerekçesiyle savaşları meşrulaştırmaya çalışabilir. Bir devletin elindeki silahı bir diğer devlet kendine tehdit ve güvenlik unsuru olarak görerek, kendi silahlanmasına neden gösterilebilir. Tüm devletler ile uluslararası toplum ve devletler üstü kurumların militer yöntemler yerine barışçıl siyasetin inşasında sorumluluğu bulunmaktadır. Bir daha hiçbir savaşın gerçekleşmemesi için tüm devletlerden küresel silahsızlanma anlaşmalarını insanlığın mutlak hedefi olarak benimsemelerini bekliyoruz. Savaşlar devam ettikçe tüm insanlık ya fail ya kurban ya tanık ya da dolaylı işbirlikçi konumuna itilir. Hiçbir kurum, neden ve ideal, kitle psikolojisinde onarılmaz travmalar yaratma, tüm varlıklar üzerinde nesillere yayılan zarar doğurmanın meşruiyet ve gerekçesi olamaz. Kitlesel ve bireysel silahlanmaya son verilmesi insanlığın tek güvencesidir. Kimsede silah olmazsa, kimse güvenlik tehdidi altında olmaz.

Biz kadınlar 8 Mart’ın, takvimden kadınlara lütfedilen birkaç günden biri olması yerine, tüm insanlığa barış ve eşitliği sağlayan bir hayatın inşası için yürüttüğümüz kararlı mücadelemizin simgesine dönüşeceği bir gelecek için çalışıyoruz. Bizim arzu ettiğimiz barışçıl, eşitlikçi, adil ve özgür toplum yerine bugün erkek egemen yönetsel aklın karşımıza çıkardığı bir hayat dayatması altındayız.

Kadınlara, en temel hakları olan yaşam hakkı dahil eğitim ve istihdamda eşitlik, kendi yaşamı hakkında karar alma gibi en temel insan haklarının dahi hala gasp edildiği bir hayat öngörülüyor. Kadın cinayetlerini sonlandırmak için toplumsal dönüşümü sağlayacak kararlı programlar uygulanması yerine, var olan nafaka haklarımızın geri alınması, çocuk yaştaki evliliklerle ilgili suçlara af getirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gibi tartışma ve kararlarla, tüm kürede yükselen kadın hakları karşıtı muhafazakâr geriye gidiş dalgası, ülkemizde de son yıllarda artarak kendini göstermektedir.

Haklarımızla ilgili pazarlık etmeyeceğiz. Baskılar, kadınları haklı taleplerinden vazgeçirme etkisi yaratmayacak. Kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi için Meclis’te, sokaklarda, eşit işe eşit ücret, insan hakları ve onuruna yaraşır çalışma ortamı taleplerimizle isyan etmekteyiz. Var olan haklarımızın geri alınmasına müsaade etmek yerine, eşitlik sağlanana ve kağıt üzerinde var olan haklar hayata geçirilene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Örgütlüyüz, haklıyız, vicdanlarda kazanan biziz. Sandıklarda da hak ettiğimiz eşit temsile kavuşacak ve o koltukların yarısını alacağız.

Bugün dünyanın yönetimine baktığımızda, haritalar son bin yılda ne kadar değişmiş görünürse görünsün, erkek egemen savaş ve sömürü düzeninde hiçbir değişiklik olmadığını ve erkek egemen aklın başka bir dünya vaadi olmadığını görüyoruz. Feminizm ve kadınlar; bu yıkım, acı, yoksulluk, şiddet ve ayrımcılık yüklü siyasete başka bir dünya düzeni öneriyor. Bugünün ve geleceğin dünyasını ve siyasetini elde etmek için kadınlar mücadele ediyorlar.

Kadınların eşitlik talebine kulak vermeyen siyasetlerin karşılaşacağı tek sonuç, altında kendilerinin de kalacağı yıkımdan başka bir şey değildir. Dünyaya tarihin tekerrürü dışında bir yenilik getirememiş bu erkek egemen kısır döngüden çıkmak ve yıkıma son verip yapıcı çözümler üretmek için, tüm dünyanın kadınların yükselen seslerine kulak vermesi gerekir.

Türkiye’deki kadın hareketi ulusal ve uluslararası toplum içerisindeki güvenirliliğini, hayata dokunması, çözüm üretmesi, gerçekçi, samimi, meşru ve haklı olmasından alıyor. Kadınların haklı ve meşru taleplerine direnen zihniyeti tarih tasnif edecektir. Gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz ve birleştiğimizde tüm dünyayı baştan yazacak güç biziz. Kadınları yok saydığınız hayat bizim kaderimiz değil.

GELECEK BİZİZ, KADERİMİZİ BİZ YAZARIZ.

Nuray Karaoğlu
Kadın Adayları Destekleme Derneği Genel Başkanı

ÜYE OL

KA.DER’in kuruluşunda kendisini temellendirdiği “eşit temsil” ilkesi ile varlığını devam ettirmektedir. Demoktarik ve çoğulcu bir toplum yaratmak, sivil toplumda örgütlenmek anayasal haktır. Her alanda eşit temsili savunan KA.DER sizi üye olmaya davet ediyor.

GÖNÜLLÜ OL

KA.DER’i tanımak, birlikte güçlü olduğumuzu görmek ve çalışmalarımıza katılmak için gönüllü olabilirsiniz.

BAĞIŞ

Bağışlar hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için..