Ses | Değiştirilen Gerçeklik: 5 Aralık Günü’nün Değersizleştirilme Süreci

SES Derneği Başkanı Gülseren Onanç, kadınların 1934’te seçme ve seçilme hakkını kazanımlarının kutlandığı 5 Aralık gününün, adı değiştirilip değersizleştirilerek neden iktidar çevrelerinde “Dünya Kadın Hakları” günü olarak kutlandığını, Canan Güllü, Nazan Moroğlu ve Nuray Karaoğlu’na sordu.

Gülseren Onanç

Yıllardır, adınız gibi bildiğiniz bir gerçeklik bir gün karşınıza benzer ama farklı bir şekilde çıkar, bunu birkaç mecradan kontrol ettikten sonra yeni gerçekliği siz de sorgulamadan kabul ederseniz, işte dijital ve sosyal medya aracıyla “yalan haberin” ağına düşmüşsünüz demektir. Ben geçen hafta tam da böyle bir deneyim yaşadım. 5 Aralık Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan biz kadınlar için önemli bir gündür; kadına seçme ve seçilme haklarının TBMM de tanındığı bu günü övünç ile kutlarız.

Geçen hafta 5 Aralık mesajını yazmadan önce bu günün kutlamalarına ilişkin haberlere bakmak istedim. Google’a “5 Aralık Kadın Seçme ve Seçilme Günü” diye yazdım. Önüme çıkan ilk iki sayfada Hürriyet, Sözcü, AA, Habertürk gazetelerindeki haberler vardı. Hepsinde ortak bir tanım vardı: “5 Aralık Kadın Hakları veya 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü”. İktidarın temsilcisi kadınların verdiği mesajlar da bu günü böyle kutluyordu. 5 Aralık Günü’nü Türkiye Birleşmiş Milletlere mi tescil ettirdi acaba, öyleyse helal olsun diye geçirdim içimden. İçimde bir kuşku ile SES Kadın Bülteni’ni WhatsApp’tan yolladığım arkadaşlarıma ben de “5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü” diye yazıverdim.

Mesajımı alan sevgili Canan Güllü beni anında uyardı, “5 Aralık Dünya Kadın Hakları diye bir gün yok, bir medya algısı yaratılıyor, bilgin olsun” dedi. Mesajı aldığım anda terlediğimi, kızardığımı hissettim. Böyle bir hatayı yaptığım için kendime çok kızdım. Yeniden Google araması yaptığımda aynı sonuçlar çıksa da bu kez Baroların sayfasına baktım ve 5 Aralık Günün Kadına Seçme ve Seçilme Günü olarak kutlandığına ilişkin iki yıl öncesinin haberlerini gördüm. SES Bülteni bu kez mesajı, “küçük ama önemli bir düzeltme” notu ekleyerek yolladım.

Ne mutlu bana ki bana yanlışlarımı düzelten yıllarını kadının eşitlik mücadelesini vermiş sevgili Canan Güllü gibi arkadaşlarım var. Ama şu artık bir gerçek, kavramlar ve gerçeklikler medyanın da kullanımı ile değiştiriliyor. Yalan haberler üretilerek, geniş kitleler manipüle ediliyor. Popülist otoriter iktidarlar bu yolla iktidarlarını sürdürüyorlar.

Nitekim aynı akşam başka bir haber önümüze düşünce fotoğrafı daha geniş olarak görebildim. AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, “5 Aralığa ilişkin açıklamada, kadına verilen seçme ve seçilme hakkının 80 yıldır gasp edildiğini öne sürüp, “Bunu hayata geçiren parti AK Parti’dir ve bununda öncüsü sayın Cumhurbaşkanımızdır” dedi. Kadın kuruluşlarından tepkileri üzerine topladı ama bu sözler de dijital medya dünyasında yerine aldı.

Biz SES Eşitlik, Adalet Kadın Platformu’nda eşitlik, adalet, dayanışma kavramlarının gerçeklikler üzerinden savunulmasını öncelikli buluyoruz. Bu konuya daha yakından bakalım ve Cumhuriyet değerlerinin bir bir yozlaştığı bu günlerde gerçekliğin peşine düşelim istedik.

Bu nedenle 5 Aralık Günü kavramı ve Özlem Zengin’in iddia ettiği 80 yıldır başörtüsü için haklarının gasp edildiğine ilişkin sözlerini yıllardır kadın hakları konularında mücadele eden üç kadına danışayım istedim. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Kader Kadın Adayları Destekleme Derneği Başkanı Nuray Karaoğlu ve İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu’na aşağıdaki soruları sordum:

  • 5 Aralık Türkiye Cumhuriyeti’nde “Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı”nın Meclis tarafından kabul edildiği Atatürk devrimlerinden çok önemlisi iken ve biz yıllardır bunu “Kadına Seçme ve Seçilme Hakkının Kabul Edildiği Gün” diye kutlarken, 5 Aralık nasıl oldu da “Kadın Hakları Günü “ olarak değişti. Bu değişimin anlamı ve önemi sizce nedir?
  • AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, Türkiye’de 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının yıl dönümünden bahsederken, bu hakkın ilk defa AK Parti tarafından gerçek manada hayata geçirildiğini savundu. Zengin, “Başörtülü olarak meclise girebilme yani seçilme hakkının gerçek manada kullanılması ilk defa 2015 seçimlerinde olmuştur” dedi. Bu konuda sizin yorumunuz ne olur?

Canan Güllü, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı

“Dönemin 1930 koşullarında, Türkiye’de yeni 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nı yaşadıktan sonra, bir kadın hareketinin varlığıyla ortaya çıkan mücadelenin sonucunda, önce muhtarlık hakları, oy kullanabilme hakları, sonra bunun 1934 yılında seçme ve seçilme hakkına giden sürecin arka planı aslında 1850’lere dayanıyor, yani o yılların Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınlar kendi bireysel mücadeleleriyle bunu toplumsallaştırmaya, kafes arkasından kadın-erkek eşitliği alanında gördükleri, kadını aşağılayan, birey saymayan kanunlara karşı kimi zaman isimlerini değiştirerek gazetelerde ya da edebi eserlerde yer alarak, kimi zaman kendi içlerinde örgütlenerek bir mücadele başlatmışlardı. Lider olmanın özelliklerinden biri bu mücadelenin kuruma ve ülkeye yararını gözetebilir olmak değil midir? Bunları gördükten sonra 1934 yılında siyasi hakların verilmesi yönünde kendi önderliğinde bir süreci başlatıyor Mustafa Kemal Atatürk.

Ancak bu başkalarının dediği gibi, Mustafa Kemal Atatürk altın tepside kadınlara seçme ve seçilme hakkını sunmasıyla olmamıştır. Kadınlar çalışarak, emek vererek, üzerinde çok uzun yıllar mücadele vererek kazanmışlardır. Hep övünürüz kadın sivil toplum örgütleri olarak, geçmişten alıyoruz mücadelemizin gücünü diye, bu anlamıyla 1934 yılında verilen, yasa maddesinin ortaya çıkardığı sonuç aslında, bir mücadelenin yasal hale gelmesi sürecidir, tabii ki bunu gören, bu ülkenin lideridir, tabii ki bunu görenlerin kanuna dönüştürmesini takdirle karşılıyoruz. Arka planında kişinin gelip geçici hevesi olmadan, zaman kıstası konmadan bir ömür boyu, bugünlere kadar gelen bir eşit-birey olma hakkıdır bu. Eşit birey olma hakkı bizim için çok önemlidir.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak 2019’da, o dönemin seçimle bakan olabilmiş tek kadını, sayın İmren Aykut’un belgeselini yapmıştık, orada 5 Aralık’ın ne kadar önemli olduğunu da anlatmıştık. Birey olma hakkıdır, yani sizin yaşam hakkınız gibi, oy hakkınızın savunulabileceği bir dünyada sizi birey gören zihniyetin bunu kabul etmesidir. Önemlidir, bu önemin üzerini kapatmak için son 3 yıldır, dikkatle izliyorum ki, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü diye bir ilan yapılıyor. Biliyorsunuz, sosyal medya böyle konularda öncü ve lider olur, biri tıkladı mı, diğerleri arkasından gider. Ne Birleşmiş Milletler’de, ne bir başka kurumda, Türkiye’de 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü diye bir tabir yok, böyle bir gün de yok. Bu tamamen, 5 Aralık’ın üzerindeki ağırlığı örtmeye yönelik Türkiye’de ve dünyada 5 Aralık’ın önemi üzerine atfedilen anlamı yok etmeye yönelik bir çalışma. Geçmişine hakim olmayan bireylerin bu konuda balık hafızayla atladığı bir mesajdır aslında bu.

Biz federasyon olarak bunu yapmadık, yapanlara elimizden geldiğince de ikaz etmeye çalıştık. Kendi dünyamız içinde, bu mücadelenin önemsenmesini ve hatırlanmasını, uzun yıllar da hatırlanmasına yönelik çalışmaların devam etmesini istiyoruz. Ama altını da özellikle çiziyoruz. Hiç kimse bu hakkın, altın tepside sunulduğu gibi bir izlenime kapılmasın, bir mücadele sonucu, bir değil hatta binlerce mücadelenin sonucudur. Üniversiteye gidebilme mücadelesi, işyeri açabilme mücadelesi, şahitliğinin kabul edilme mücadelesi, birey olarak sokaklarda hareket edebilme mücadelesi, resmi nikaha kavuşabilme, miras hakkında yararlanabilme, ülkenin vatan toprağı ve bütünlüğü için mücadele edebilme süreçlerinden geçtikten sonra gelmiştir bu yasal mevzuat, bunu unutmayalım.”

“Bunu siyasete alet etmenin ne yeri ne de zamanı”

Buna çok kısa bir cevap vereceğim. Sayın Özlem Zengin’in, söylediği cümle, türbanlı arkadaşın meclise girmesiyle başlar diyor. Biz türbanı, bir siyaset unsuru yapanların döneminden geldik ama Sayın Zengin 1934’te parlamentoya giren, 17 kadına baktığında, başlarının açık olmasıyla beraber başları kapalı olan kadınların, o zamanki söylemle kapalılığın siyasete alet edilmediği bir dönemde, kadınları Meclis’e taşıyan çağdaş Cumhuriyet’in kadınlarıyız. Dolayısıyla 1934’te başlamadı, ben girdiğim dönemde başladı demek, aslında sosyal medyada birkaç kişiye gündem yaratabilme, varlığını gösterebilme zihniyetidir. Yanlıştır, eleştiriyorum. Bu konuların sende, bende hikayesi yoktur. Bu ülkenin ayrımcılığı geçmiş zamanda yoktu, sonradan siyaseten oluşturulan bir argümandı ama biz o günleri de geride bıraktık. Bugün kol kola kadın mücadelesi, paydası kadın olan bütün arkadaşlarla verilen bir mücadeledir. Sokakta ve her yerde, özellikle karar mekanizmalarında olacağız. Sadece kamu alanlarında, parlamento da değil, özel sektörlerin yönetim kurullarında, kamunun idari merkezlerinin yönetim kademelerinde, yani kadınlar her yerde olacak. Bunu siyasete alet etmenin ne yeri ne de zamanı. Yanlış bir cümledir. 1934’te, tarihin bize gösterdiği 17 kadın arkadaşımızın resimleri, kadına verilen hakkın dünyadaki önderliğidir. 1934’te verilmiş bir hakkın, dünya üzerinde eşi, emsali olmayan bir ülkenin kadını olarak gurur duymayı önemserim. Bu anlamıyla da bu arkadaşlara bu gururu hissetmelerini, kurucu lidere saygıyı öneririm. Ama o kurucu lideri, zamanı geldiğinde eleştirebilmeli, yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyebilecek derece de sevmeyi öneririm. Bizim için liderlik vasfı, kendinden ayrı görmeyen, kendiyle eşit gören bir zihniyet olmalıdır. Bu Mustafa Kemal Atatürk’te vardı. Bence uzatmanın anlamı yoktur, 17 kadının resimlerine baktığımızda, kimin 2020’de bu sözü niye söylediği üzerinde konuşmaya değer bir tablo sunmuyor.

Nazan Moroğlu, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı MEF Ü. Hukuk F. öğretim görevlisi, İKKB Koordinatörü

5 Aralık Türkiye’de kadınların milletvekili seçme seçilme hakkı sahip olduğu gündür. Kadın haklarında yaşanan gelişme sürecini bilmeyenler yanlış bir şekilde “Kadın Hakları Günü” diyorlar. Bu şekilde kullanılması Cumhuriyet devrimlerinin önemine dikkat çekilmesini engelliyor. Bu nedenle her defa bu yanlışı düzeltmemiz gerekiyor.

Kadınların, milletvekili seçme seçilme hakkını kullanmaları, Atatürk devrimlerinin yaşama geçirilmekteki kararlılığı ile mümkün olmuştur. Türkiye’de kadın haklarının 2000’li yıllarda tanındığını ileri sürmeye kalkışanlara verilecek en anlamlı cevap, 11 Aralık 1934 tarihli Resmi Gazetedir. Hem Anayasa değişikliği yapılarak kadınlara milletvekili seçme seçilme hakkı tanındı. Hem de Anayasal eşit hakkın kullanılabilmesi için aynı gün Milletvekili Seçim Kanunu’nda (İntihab-ı Mebusan Kanunu’nda) da değişiklik yapıldı ve 11 Aralık’ta aynı Resmi Gazetede her ikisi birlikte yayınlandı.

1935 yılı Genel seçimlerinde 17 kadın milletvekili seçildi. Parlamentoda kadın oranıyla Türkiye dünyada 2. sırada yer almıştır.

Günümüzde seçilme hakkını 2015’te kazandığını sanan milletvekillerine, 2011 yılında Kadın Bakanlığı’nın neden kaldırıldığını, bir yandan üç çocuk, beş çocuk çağrısı yaparlarken, çocuk bezine neden %18 KDV koyduklarını sormak gerekir…

Nuray Karaoğlu, KA.DER Başkanı

5 Aralık dünyada herhangi bir uluslararası kurum tarafından tanınmış ve ilan edilmiş veya farklı ülkelerdeki kadınlar tarafından benimsenerek kutlanan bir gün değildir. 5 Aralık Türkiye’ye özgü bir gün ve Türkiye’deki kadınlar için bir kazanım olup, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme haklarını kazanmalarının yıldönümü olarak kutlanmaktadır.

Türkiye’de kadınların kazanımlarına kronolojik olarak baktığımızda;

3 Nisan 1930 kadınların belediye Başkanı, belediye meclis üyesi,

26 Ekim 1933 kadınların seçilme,

5 Aralık 1934 kadınların milletvekili seçilme hakkını yasal olarak elde edişinin yıl dönümü.

5 Aralık’a Kadın Hakları Günü diyeceksek, diğerlerine ne diyeceğiz?

Yıllardır “8 Mart Dünya Kadın Hakları Günü” bazı kesimlerde o kadar anlamı dışında kullanıldı ki. Lüks otellerde yemekli müzikli toplantılar, siyasi parti kadın kolları da buna dahil. Kadınlara çiçek dağıtan siyasiler, “….. belediyesi güzelini seçiyor, 18-25 arası kadınlar başvurabilir” diye gazetelere ilan veren belediye başkanları.

8 Mart Dünya Kadın Hakları Gününden referansla, 5 Aralık’ı da Kadın Hakları günü yapıverdiler. 5 Aralık’ın dünya ile ne ilgisi var?

Dünya Kadın Hakları diye kutlama mesajı yazan yöneticiler de, Avrupa’daki bir çok ülkeden önce 5 Aralık 1934’te kadınların seçme seçilme hakkını elde ettiği güne, Dünya Kadın Hakları diyecek kadar konuya yabancılar.

Türkiye’de kadınlar, 1935’te ki ilk seçimde yüzde 4,6 temsil edilirken, kadın temsil oranında Finlandiya dan sonra 2. sıradaydık. 5 Aralık’a Dünya Kadın Hakları Günü” demek başlı başına bir yanlış. 5 Aralık Kadın Hakları günü demek, kadın ve milletvekili kelimelerini yan yana getirmemek olur.

Bütün bunlara bir netlik getirilmesi gerekmektedir.

“Zengin’in yaklaşımı tümüyle hakkaniyetli bir bakış içermiyor”

Sayın Özlem Zengin’in yaklaşımında haklılık payı olan bir kısım vardır. Cumhuriyet’in kurulması ile radikal bir rejim değişikliğinin toplumca hızlı bir şekilde kabulünün ve adaptasyonun sağlanması sırasında, yalnızca baş örtülü kadınlar değil, farklı etnik gruplara ve dinlere mensup kadınların ve hatta erkeklerin de TBMM’de temsil edilmelerine karşı katı bir direnç gösteren refleks ile karşılaşmışlardır. Farklı kimlikleri temsil edenlerin mecliste kendilerini var ve ifade etme çabaları büyük tepkilerle karşılaşmıştır. Ayrımcılığa tabi tutulan farklı kimliklerin, kırılgan grupların tam anlamıyla temsil edilmesi halen de mümkün olmamıştır. Başörtülü kadınların mecliste temsillerinin sağlanması önemli bir demokratik gelişmedir ancak diğer kesimler için aynı demokratik yaklaşımın sergilenmiyor olması Özlem Zengin’in yaklaşımının tümüyle hakkaniyetli bir bakış içermediğini göstermektedir.

Demokratik temsil sorunu, yalnızca başörtülü kadınların meclise girmesiyle aşılabilecek bir sorun değildir. Bu sorunun bir parçasıdır. Kapsayıcı ve çoğulcu bir yaklaşımla tüm kesimlerin temsilinin sağlanması halinde gerçek bir demokrasiden söz edilebilir. Keza, meclisteki kadınların temsil oranının kabul edilemez bir şekilde eşitlikten uzaklığı karşısında, mecliste gerçekten kadınların temsil edildiğini söylemek mümkün değildir.

Ve bu yüzyılda eşitsizliğin halen sürmesi, sorumluluğu olan siyasi partilerin ayıbıdır. Eşitsizliği görmezden gelerek siyasi rant sağlamaya çalışmak yerine eşitliği var etme çabası daha anlamlı ve değerli olacaktır.

http://esitlikadaletkadin.org/degistirilen-gerceklik-5-aralik-gununun-degersizlestirilme-sureci/

ÜYE OL

KA.DER’in kuruluşunda kendisini temellendirdiği “eşit temsil” ilkesi ile varlığını devam ettirmektedir. Demoktarik ve çoğulcu bir toplum yaratmak, sivil toplumda örgütlenmek anayasal haktır. Her alanda eşit temsili savunan KA.DER sizi üye olmaya davet ediyor.

GÖNÜLLÜ OL

KA.DER’i tanımak, birlikte güçlü olduğumuzu görmek ve çalışmalarımıza katılmak için gönüllü olabilirsiniz.

BAĞIŞ

Bağışlar hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için..